İzmir'de yaşanan üzücü olaya karşısında yine elim gitmiyor terör hakkında bişeyler yazmaya. Konum yine biraz gündem dışı bugün.
Çalışmadığım şu zamanlar Kireçburnu'na gidip yürüyüş yapmak alışkanlığım haline geldi. Fakat havalar soğuduğu için bu aralar çok sık gidemez oldum. Geçen güzel bir hava yakalayıp tekrar gitmeye karar verdim. Yürüyüş başlangıç noktama tam arabamı park etmişken elinde pos makinasına benzer cihazıyla ispark görevlisi çıkageldi. Zaten İstanbul'da arabası olan herkes için tanıdık simadır bu görevliler. Neyse bugünkü mevzum anlaşılacağı üzere ispark ve onunla ilgili olan ek konum ise arabanın park edildiği noktadan çekilmesi.
İstanbul'u iyi bilenler için, yürüyüş noktam Kireçburnu sahili ya da diğer bilinen adıyla Nadir Nadi Parkı. Burada araçlarınızı yola dikey park edebileceginiz park yerleri mevcut ve günün belirli saatlerinde ispark tarafından da yapılan park karşılığı ücret alınmaktadır.Bu uyguluma ben yürüyüşe bu civarda başlamadan evvel de böyleydi. Benim sıkıntım bu hafta yapılan değişiklik aslında. Sabah normal şartlarda saat 10 a kadar yapılan parklar ücretsizdi. Akşam da saat 8 sonrası ücretsizdi. Bu 7 de olabilir tam emin değilim. Bu hafta buna kim karar verdiyse ücret başlangıç saatini saat 9 a almışlar ilave olarak da minimum 8 TL ücret alıyorlar ki bu ücret 7 TL idi. Biz bu aralara karanlık sabahlarla güne merhaba diyoruz. Mantıken ücret alınacak saatin 1 saat ileri alınması gerekirken tam tersi yapılmış yetmezmiş gibi de zam yapmışlar. En azında hafta içini 5 TL nin altında tutup spor yapan insanlara saygı duymak lazım. Başka bir bakış açısıyla da sahil parkı için tahsis edilmiş bir alanda neden para ödüyoruz ki otopark için bile olsa.
Bu İspark meselesi nedir anlamış değilim. İstanbul'un merkez noktalarında dar sokaklara kadar girmiş bu ücretli park sisteminin alt yapısında ne var? İstanbul Belediyesi tarafından işletildiği zannediyorum fakat ücret politikası neye göre belirleniyor, ispark noktaları nasıl belirleniyor ve ilave olarak sizlerin de üretebileceği bir sürü soru...
Eğer İspark'a arabanızı park etmek istemezseniz arabanızın kaybolabilme şansı vardır İstanbul'da. Trafik polisleri tarafından birçok görmezden gelinen kusur nedense park edilmiş araçlar için tam tersi. İstanbul'da zaten trafik işaretlemeleri çok zayıf ve bakımsız. Yani arabanızı park ettiğiniz noktanın yasak olduğunu bilme ihtimaliniz yüzde 50. Arabanızın çekilme olasılığı bu anlattığım çerçevede epey yüksek. Geleceğim nokta ise; neden böyle bir araç çekme iştahı var? Trafik cezasına saygım var. Yasaktır ,ceza kesilmiştir ve sonuçta ödersiniz. Neden benim aracımın yeri başka bir araç ile değiştiriliyor ki bu işlem gayet özensiz yapılıyor. Şahit olmuşluğum vardır. Güzelim arabaların altından iç gıcıklayıcı o metal seslerini çok duydum araçlar çekilirken. Neyse aracınızı park ettiğiniz yerden almaya gelirsiniz, aracınız park ettiğiniz yerde yoktur, telaşlanırsınız, gören var mı diye çevre insanlara sorarsınız, sonra bir taksi tutarsınız, taksicinin araçların çekildiği yeri bilmesi için içinizden dua edersiniz. Şanlıysanız ilk otoparkta aracınızı bulurusunuz. Taksiciye ücreti öderseniz. Bu noktaya kadar da tamam diyorum. Otopark ve araç çekme ücreti ile yüzleştiğiniz vakit işte orası karanlık bence. Hem isteğim dışında aracım çekilsin hem de cezadan fazla ilave ücret ödeyeyim. Bu arada aracım trafik akışını engelliyorsa tabiki çekilsin ama eğer aracım pazar akşamı bir ara sokaktan çekiliyorsa burada bir gariplik ararım ve ilaveten trafik cezası evinize gelmemişse sadece otopark ücreti ödeyip konu kapatıldıysa hele. Baktığınızda şanslısın diyeceksiniz de sizce de böyle mi olmalı?
Bütün çekiciler trafik polislerinin kontrolünde mi acaba diye sorsam? Araçların çekildiği trafik vakfı otoparkları aslında kim tarafından işletiliyor diye sorsam? Sorsam, sorsam, sorsam...bitmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder