26 Aralık 2016 Pazartesi

Sabahlar Olmasın

Artık karanlıkta yatıp karanlıkta kalkıyoruz. Şu aralar hafta içi günlerde büyük çoğunluk evlerinin keyfini gün ışığında süremiyor. Gece karanlığında evden çık gece karanlığında eve dön. Biraz fırsatın varsa iş yerinde gün ışığından faydalanmaya çalış. Sabah okula giden öğrenciler içinse durum yine aynı. Her ne sebep olursa olsun sabah dışarı çıkanlar için, benim gibi uykuyu sevmeyenler için durum karanlık ve o kadar da anlamsız. Aralık ayında havanın tam olarak aydınlanması sabah 9 u buluyor İstanbul'da. Alışık olmadığımız bir durum. Coğrafi zorunluluklar olsa tartışılacak bir konu değil elbette. Örneğin İskandinavya bölgesinde yaşayan bir insanın kış ayında sabahın karanlığını tartıştığını zannetmiyorum. Ama biz buna alışkın değiliz sadece alıştırılmaya çalışıyoruz.

Bu konu ile ilgili yani saatlerin neden bir saat geriye alınmadığına dair resmi bir açıklama gelmedi ülke yöneticilerinden. Biz de yorumlamaya çalıştık dudak bükerek. Mesela şuan politik sebeplerle Doğu'ya doğru bir yüzünü dönme durumu varya ülkemizin, biz de bu sebeple diyoruz ki acaba onlarla aynı saat dilimine girip ticarete ivme kazandırmak acaba amaç.Mesela Katarla şuan saat farkımız yok, bu teori mantıklı olabilir. Öte yandan İngiltere ile aramızda saat farkı şuan üç saat. Siz sekizde işe başlıyorsanız elin İngiliz'i sabahın beşinde kim bilir kaçıncı uykuda. Bundan şu mu çıkar acaba Avrupa'dan mı uzaklaşıyoruz. Bilemedim yorumu siz yapın.

Diğer bir yaklaşımda enerji tasarrufu ile ilgili. Kulağıma tasarruf amaçlı olduğuna dair duyumlar geldi. Bana da anlatın nasıl tasarruf edildiğini ben de öğreneyim öyleyse. Güne karanlık başlayan ve karanlık bitiren bir ülkede nasıl enerji tasarrufu yapılabilir ki? Sokak aydınlatmasından tutunda evlerimizin ışıklarına kadar kullanmak zorundayız. Hatta ve hatta gün geç aydınlığından dolayı hava sıcaklığına bağlı olarak ısınma için de elektrik tüketimimiz artmaktadır. Bunu irdelemek için enerji piyasasında çalışıyor olmak falan gerekmiyor zaten. Evlerinizde toplam gün içinde yedi  saat aydınlatma kullanıyorsanız şimdi o rakam sekiz. Hepsi bu kadar. Sanayide ise elektrik tüketimi yine aynı şekilde aydınlatma ve ısınma maksatlı olarak artmış vaziyette. Karanlıkta üretim yapmayalım, elektrikten tasarruf yaparız diyen bir sanayi kuruluşu da yoktur. Olsa bile üretim yapmamak, yapamamak elektrik tüketmekten çok daha kötüdür zaten. Rakamlarla irdeleyelim isterseniz. Geçen seneki ülke olarak kasım ayı elektrik tüketimizi bu seneki kasım ayı ile karşılaştıralım isterseniz. Geçen seneki Kasım ayı elektrik tüketimimiz 21.2 TWh olarak gerçekleşmiş. Bu sene ise 22.7 TWh. Tasarruf bakış açısı bir şehir efsanesiydi, patladı gitti. Bunun altında bazı gerekçeleri aramak lazım.  Şuan Türkiye değişik kaynaklardan elektrik üretmektedir.Elektriğe daha çok ihtiyaç duyulan dönemlerde  yapılmış anlaşmalara bağlı olarak da çeşitli şirketlere,kurumlara ve devletlere taahhütler verilmiş durumda. Bunu biraz daha açacak olursak ihtiyaç olsun olmasın devlet olarak ürettikleri elektriği veya gönderilen gazı almak zorundasınız. Dolayısyla tüketmek zorundasınız. Buna çözüm getirmek için saatleri geri almamak yapılabilecek en kolay ve hızlı müdahaledir bence. Elektrik tüketimindeki artış tabiki yıldan yıla artmaktadır. Yeni devreye giren santrallere paralel olarak gelişen, sanayisiyle büyümeye çalışan bir ülke için olması gereken hızda değil bu artış.

Sanayileşemeyen Türkiye'de elektrik tüketimini arttırmak üzere kış sabahları bütün karanlıklar bizim, aman sabahlar olmasın dostlar. İçerim ben bu sabah...Tadını çıkarın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder